Küçük Şeylerin Tanrısı (The God of Small Things) adlı kitabıyla İngiltere’nin en prestijli edebiyat ödülü olan Booker ödülüne değer bulunan Hintli kadın yazar Arundhati Roy, ödülünün ardından edebiyat alanında verdiği ürünlerden ziyade siyasi çıkışları, tutuklanması ve dünyanın gidişatına dair yaptığı açıklamalar ile söz ettirdi adından. Küçük Şeylerin Tanrısı’ndan sonra kurmaca alanında eser vermedi. Roy’un 1997 yılından günümüze değin yayımlanan tüm kitapları - Power Politics, yakında Türkçe’de yayımlanacak olan The Algebra of Infinite Justice, The Cost of Living ve War Talk- yazarın kaleme aldığı siyasi makaleler ve sivil toplum örgütlerinin düzenlediği toplantılarda yaptığı konuşmaların metinlerinin derlendiği kitaplardı. Ocak ayında İngiltere’de Flamingo tarafından yayımlanan The Ordinary Person’s Guide to Empire da bu derlemelerden biri.
Arundhati Roy’un kurmaca kitaplar değil de siyasi metinler yayımlaması dünya genelinde okurlarının bir kısmını rahatsız etti. Bazı okuyucuları edebiyata dönsün, “bıraksın bu işleri” dedi, hatta internet üzerindeki forumlarda yazarın siyasi çıkışlarının edebi kişiliğine zarar verip vermeyeceği tartışıldı uzunca süre. Edebiyatın hayatın ta kendisi olduğunu düşünen okuyucular ise bu laflara hiç kulak asmadı. Roy’un kurmaca dışı ürünlerine de en az yazarın dünyayla, yaşadığı düzenle olan derdi hakkında ipuçları verdiği bir ninni dinginliğindeki ilk romanına gösterdiği kadar ilgi gösterdi. Aslına bakılırsa yazarın son derece lirik, ilk ve şimdilik tek romanı Küçük Şeylerin Tanrısı da öyle pek suya sabuna dokunmayan bir kitap değildi; pek çok edebiyat eseri gibi farkındalığımızı besleyen, insanlığın kolektif serüvenini anlatan bir romandı. Yayımlandığı ve ödüle değer bulunduğu yıl, Hindistan’da ciddi tartışmalara neden olmuş, muhafazakâr çevreler tarafından ağır bir dille eleştirilmişti Küçük Şeylerin Tanrısı.
Roy, geçtiğimiz yıl Mart ayında Der Spiegel dergisine verdiği bir röportajda kendisine yöneltilen “Neden artık kurmaca alanında ürünler vermiyorsunuz?” sorusuna cevaben; “Yazarların taraf olmalarının şart olduğu zamanlarda yaşadığımıza inanıyorum” diyerek, kendisine yöneltilen tüm bu eleştirilere ve okuyucularının bir kısmının sitemlerine cevap vermişti.
İsminin başına bundan birkaç yıl öncesine kadar ‘Booker ödülüne değer bulunan ilk Hintli yazar’ gibi sıfatlar eklenirken şimdi muhalif kadın yazar, aktivist yazar deniyor Roy’a. Oysa hep bir muhalifti Roy, hem de ‘anadan doğma’ bir muhalif. Bir Süryani olan annesi Mary Roy, Hindistan’ın sesi en gür, en radikal muhalif kadınlarından, kadın hakları savunucularından biri. Onun öncülüğünde açılan dava sonucu, Hintli Hıristiyan kadınlar çok değil bundan 20 sene öncesine kadar babalarının mirasından erkek kardeşe düşen payın ancak dörtte birini alma hakkına sahipken, artık erkek kardeşleri ile eşit haklara sahipler. Mary Roy, Kottayam’daki son derece liberal, bir anlamda deneysel sayılabilecek bir okulun -Arundhati Roy’un da eğitim gördüğü- The Corpus Christi School’un da kurucusu.
Uzun lafın kısası Arundhati Roy’un muhalifliği ne bir tesadüf, ne de ülkesinde ondan pek fazla hoşlanmayan kimi aydınların ve politikacıların iddia ettiği üzere ünlü olduktan sonra adından daha fazla söz ettirmek için seçtiği bir yol.
Sıradan insanın kılavuzu Geçen zaman içinde ne çarptırıldığı bir günlük hapis cezası, ne de bu tür eleştirilerin hiçbiri, ‘anadan doğma muhalif kadın yazar’ Roy’u yolundan döndüremedi. Yazar, 1997’den, dünya gündeminde adının ilk duyulmaya başladığı zamanlardan günümüze kadar geçen zaman içinde, ucu insanlığa değen her şey hakkında kalem oynatmaya devam etti. Ocak ayında İngiltere’de Flamingo tarafından yayımlanan yeni kitabı ‘The Ordinary Person's Guide to Empire’da işte bu yazılarının ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaptığı konuşmaların metinlerinin bir araya getirildiği bir kitap. Kitapta yer alan makaleler, Haziran 2002 ile Ağustos 2003 tarihleri arasında yazılmışlar.
‘The Ordinary Person’s Guide to Empire’da Afganistan’ın ve Irak’ın işgali, Noam Chomsky, Martin Luther King ve Hindistan’daki Madyha Pradesh hükümetinin Narmada Barajı’nın faaliyete geçmesine dair çıkarttığı mahkeme kararı üzerine yazılmış makaleler bulunuyor. Roy, kitaptaki tüm metinlerde kapitalist düzenin insanlığa ettiklerini, demokrasiye ve insanlığa karşı işlenen günahları son derece duru bir dille anlatıyor. Hepimizin hayatını o ya da bu şekilde etkileyen, yaşadığımız dünyayı ve kendimizi başka şekillerde anlamlandırmamıza neden olan ve bunu bizim rızamız olmadan yapan bir gücün, Amerikan İmparatorluğu’nun maskesini söküp alıyor yüzünden. İmparatorluk, küresel adalet, küreselleşme, güç dengeleri gibi demokrasiye inanan herkesin kafasını kurcalayan meseleleri irdeleyen metinler var The Ordinary Person’s Guide to Empire’da. En çok da Irak savaşına kadar yaşanan süreç ve sonrasında olanlar. Roy, Irak savaşı başlamadan ve savaş sürerken kaleme aldığı bu makalelerde, ABD’nin Irak’a açtığı savaşı meşrulaştırmak için ortaya attığı her türlü argümanı çürütüyor. Her satırda “dikkat, kandırılıyorsunuz” diyor okuyucuya. 11 Eylül’ün ardından ABD hükümetinin yürüttüğü kampanya sonucu Amerikan halkının yüzde 50’ye yakınının Saddam Hüseyin’in 11 Eylül saldırıları ile ilintili olduğuna inandığı düşünülürse de, hayati bir görevi yerine getiriyor. Küreselleşen dünyanın küresel yalanlarını ifşa edip sağlam kanıtlarla gerçekleri anlatıyor. Maruz kaldığı güçlü propagandalar sonucu kafası karışanlara, yönünü bulamayanlara rehberlik ediyor. Kongre üyeleri, başkanlar, çeşitli ülkelerin başbakanları değil tabii ki seslendikleri, sokakları dolduran barış yanlılarına, hâlâ umudu ve inancı olanlara yani gücün ve iktidarın kirletmediği ‘sıradan’ insanlara sesleniyor yazar. İktidar sahiplerine, güç odaklarına da bir çift lafı var elbette; “Bizi kandıramazsınız,” diyor onlara, “bu yalanlarla bizi daha fazla kandıramazsınız.”
Yazarın başka bir dünya mümkün fikrine olan sonsuz inancının verdiği coşku bu metinlerin her satırında okuyucuya sirayet ediyor.
The Ordinary Person’s Guide to Empire, adına imparatorluk denilen illetin panzehiri adeta. Nereye gidiyoruz sorusunu soran herkesin okuması, uzuncadır uykuda olanlara okutulması gereken bir kitap. Keşke uykudakileri uyandırmaya muktedir olan herkes Roy kadar samimi, dolaysız ve cesur olabilse. İşte o zaman başka bir dünya gerçekten mümkün olabilir belki, kim bilir.